AA67 | Dünya Ancak Bizim Tasavvurumuzdur
Başlık bu sefer benden değil, Schopenhauer'den. Gerçeklik ile onu algılayışımız arasındaki farkın üzerine ufak bir sohbet. Ve başka şeyler.
Biraz Sohbet:
Sevgili Aklımın Akışı okuyucuları,
Tüm filozofların üstünde kafa yorduğu, yaşı belki de felsefenin kendi tarihiyle yaşıt önemli bir soru vardır,
Gerçeklik, insan zihninin bir yansıması mıdır yoksa nesnel bir hakikat midir?
Dört duvar içerisinde karanlıkta otururken, duvarların birindeki bir pencereye doğru gidip dışarıya baktığımızı varsayalım.
Pencerenin perdesini araladığımızda gördüğümüz şey kaçınılmaz bir hakikat midir, yoksa bizim inşa ettiğimiz bir yanılsa mı?
Meraklısı bilir, Platon’un meşhur bir mağara alegorisi vardır.
Aşağıdaki görselle anlatayım.
Karanlık bir mağarada, duvarın dibinde karşıya yansıyan gölgelere bakan mahkumlar, bir vazo, bir kuş, bir at ve bir halka gölgesi görürler. Bu manzara hoşlarına gider, özenle hazırlanmış bir tabloyu izliyorlarmış gibi hissederler. Kuşun, atın gölgesi duvarda süzülüyor, adeta dans ediyordur.
Halbuki, gördükleri gerçeğin sadece %20’sidir.
Gerçeğin tamamında, 4 tane cellat, onları öldürmeye geliyordur. Ellerinde asaları, asalarının başlarında ise süslemeler vardır.
Mahkumlar, bu süslemeleri, gerçek gibi algılarlar, halbuki gerçeğin kendisi onlarla çok yakında buluşacak olan ölümdür.
Tek Gerçek Gördüğün müdür?
Modern insanın en büyük yanılgısı, gördüğünün tek gerçek olduğuna inanmasıdır. Oysa her perde açıldığında yeni bir sahne belirir. Kimi zaman bu sahne bizi rahatlatır, kimi zaman ise korkularımızı yüzeye çıkarır. Ancak her iki durumda da, perdeyi açan kişi artık eskisi gibi değildir.
Gördüğü şeyi hemen yorumlamaya ve kafadaki noktaları birleştirmeye başlar.
Böylece, gerçeklikle başlayan hikaye, bir psikolojik yorumlamaya, yani bir nevi yanılsamaya kayar.
Gerçeklik ile yanılsama arasındaki bu ince çizgi, hayatın her alanında karşımıza çıkar. Bazen bir fikre körü körüne bağlanır, bazen de sadece görmek istediklerimizi görerek rahatlarız.
Jean-Paul Sartre’nin, “İnsan, kendi varlığını kendisi yaratır” cümlesi de buradan gelmektedir.
Görmek istediklerimizi görerek, kendi yolumuzu çizeriz.
Bu bizi bazen gerçeklikten kopartır, sonrasında gerçekliğin şoku moral bozucu olabilir, ancak insan psikolojisi çoğu zaman olanı değil, olması gerekeni alır, çünkü olanla mücadele çoğu insanın yapabileceği bir savaş değildir.
Elbet bunun negatif tarafı da vardır.
Evham.
Psikolojimiz bizi rahatlatmaya çalışırken, içimizdeki algı da bazen kendi korkularımızı tasarlar.
Hiç olmayacak şeyleri düşünüp, hiç olmayacak riskleri konuşup, hiç başımıza gelmeyecek şeyleri sanki gelecekmiş gibi tasarlarız.
Hayatta kötü anlamda düşünülen her 100 gelişmenin 90’ı gerçekleşmez.
Ancak bazen öyle bir evhama kapılırız ki, kendi cehennemimizi kendimiz yaratırız.
Aynı yukarıdaki karikatür gibi, önce tasarlar, sonra çizer, sonra korkarız.
Bu biraz bizim boşluğumuzdur aslında. Boş bir zihin, kendini meşgul etmek için mutlaka bazı şeyler uydurur. Kontrolden çıkar. O yüzden zihnimizin mutlaka bizim kontrolümüz altında olması gerekir.
Epiktetos bu konuyla ilgili "Düşüncelerinizi kontrol edin, yoksa onlar sizi kontrol eder." der.
Bir de tabi Voltaire’in sözü var:
Çalışmak bizi üç büyük beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk.
O zaman, dostlar, çalışmaya, üretmeye ve mücadeleye devam.
Bir sonraki başlığa geçmeden önce ufak bir Bull Picks reklamı. Borsanın İzinden şirketi olarak yeni bir e-ticaret sitesine yatırım yaptık. Bu sitede sizlere finans/trading/kişisel gelişim bazlı posterler, biblolar ve ürünler sunuyoruz. Sizler için bir de %20 indirim tanımladık, kupon kodu: akliminakisi
Ziyaret etmek için tıklayın:
Biraz Müzik:
Kendisini çok sevdiğim, kendini geliştire geliştire getirdiği yeri takdir ettiğim, bundan sonraki gelişme isteğine de gıptayla baktığım bir online arkadaşım var, Nuri.
Geçen benimle kendi yaptığı birkaç şarkıyı paylaştı.
O kadar harika şeyler üretmiş ki, inanamadım.
En sevdiğim olan, Sessizlik Büyürken’i sizinle paylaşmak istiyorum.
Sözleri, melodileri, her şeyi, kusursuz bence.
Biraz Film:
Film değil ama, güzel bir kanal önerisi.
Tarzıyla bayağı bir fark yaratan, Giray Altınok ile yaptığı işleri çok severek izlediğim Kerem Akdoğan’ın “İsmet ve” kanalını öneriyorum sizlere.
Aşağıdaki bölümü Ekonomi ve Enflasyon ve Marx ve Tantuni isminde.
İzleyince neden “tarzı farklı” dediğimi anlayacaksınız :)
İyi izlemeler.
Biraz Ben:
Benimle ve Borsanın İzinden ile ilgili tüm linkleri şurada topladım: ibr.bio
YouTube projesine Şubat ayında başlıyoruz. Muhtemelen Katıl kısmı da olacak. Katıl kısmında bayağı güzel şeyler olacak ama “şunları da görmek isterim” diyen varsa bana şuraya mail atarak fikir verebilir misiniz: borsaninizinden@gmail.com
Trading psikolojisi ile ilgili ilk TÜRKÇE eğitimi ben çıkarmıştım, şurada. Şimdi de, ilk Türkçe kitabı ben yazıyorum. Daha önce bazı trading/yatırım psikolojisi kitapları vardı ama hepsi çeviriydi, bu direkt olarak bizim piyasada pişen birinden, benden olacak :) Haberleri bekleyin.
Bu haftalık benden bu kadar.
Tüm destekleriniz için teşekkür ederim.
Her zamanki gibi, sizden iki şey isteyeceğim.
Bu bülteni bugün, şimdi, en az 3 farklı arkadaşınıza, aile üyenize, iş arkadaşınıza mail yoluyla iletebilir misiniz? Hem onlar yararlanır, hem de ben yeni aboneler kazanırım.
Yorumlarınız beni mutlu ediyor, üşenmezseniz fikirlerinizi aşağıdaki butona basarak benimle paylaşabilir misiniz?
Geçtiğimiz hafta tekrara düşüyorum gibi hissediyorum demiştiniz, bence öyle değildi. Bu yazınızda farklılık hissettim, ama sevdim. Umarım dünyaya farklı pencerelerden bakan insanlardan oluruz. Emeğinize sağlık.
Beyin değirmen taşı gibidir, içine yeni bir şey atmazsanız kendi kendini öğütür. İbni Haldun
Buda benden olsun :)