AA70 | Günlük Minimum Şeyler
"The Daily Minimum" nedir, neden önemlidir, neden hayatımıza bu kavramı katmamız gerekir ve diğerleri.
Sevgili dostlar,
Geçenlerde bir şeyler okurken, yoga disiplininde “the daily minimum” (günlük minimum) diye bir öğreti olduğunu öğrendim. İlgimi çekti, hoşuma gitti, güzel bir hayat pratiği olduğunu düşündüm, bu bültende onunla ilgili konuşmak istiyorum sizlerle.
Yogacıların sıklıkla kullandığı bu daily minimum öğretisi, “yogaya tam zaman ayırmakta zorlandığım günler oluyor ama o günlerde en azından 10-15 dakika da olsa şu hareketleri yapayım” öğretisi.
Aslında, günlük mutlaka yapılması gereken minimum aktivite.
Bunu hayatımıza da çok kolaylıkla uygulayabiliriz.
Özellikle gün kaosa doğru gitmeden sabahları bu öğretiyi hayatımıza katarsak, hani “gün başlamadan, sağlam kafayla en azından şunları yapayım” şeklinde düşünüp, hayatımıza bu başlıkları katarsak, ufak ama etkili bir değişim yapabiliriz.
Biraz detaya girelim.
Mesela, sabah uyandığında bir bardak su içmek. Bir iki dakikalık iş. Daily minimum. Hani “en azından bunu yapalım.” diyebileceğimiz bir şey.
Ofise doğru yola çıkmadan önce eşini öpmek, ona sarılmak. En azından bunu yapalım diyebileceğimiz bir şey.
Yolda en az 5 kişiye günaydın demek. En azından bunu yapalım.
Küçük geliyor kulağa, ama bunları yapmak sıfır efor gerektiriyor, dünyanın en kolay işi, ama işte hayatın büyük mevzuları genelde bu tür küçük şeyleri üst üste koya koya, disiplin ve alışkanlık kazana kazana kümülatif şekilde büyüyerek hallediliyor.
Güven aşka evriliyor, çaba yeteneğe dönüşüyor, her küçük adım insanı ilerletiyor. Bir alışkanlık doğuruyor, insanı yola sokuyor.
Eskiden Tesco’da çalışıyordum. İzmir’de Kipa’yı satın alıp Türkiye piyasasına zincir market olarak girmişlerdi.
Onların da sloganı efsanedir mesela: Every little helps.
Türkçeye de harika çevirmişlerdi: Her küçük şey değer katar.
Hiç klişe demeyin, hayatın tüm gerçekleri klişedir. Kulağa klişe gelen çoğu şeyi gerçekleştirdiğinde zaten başarıyorsun. Bu işleri disiplinli bir şekilde başaramayanların sayısı çok olduğu için mevzu klişeleşiyor. Yani mevzu klişe değil, yapamayanlar mevzuyu klişeleştiriyor.
Kategori Bazlı Günlük Minimum
Şimdi bu “the daily minimum” işi üzerinde biraz daha çalışalım. Sağlık, eğlence, ilişkiler, iş gibi konularda, “çok basit bir şekilde yapılabilecek ama fark yaratacak şeyleri” düşünelim.
Sağlık için her sabah 1 bardak su içebiliriz. Evden işe yürüyerek gidebiliriz. Ofiste masamıza oturmadan 5 dakika esnetme hareketleri yapabiliriz. Siz de çoğaltın.
İş için ofisteki arkadaşlara günaydın demek, her gün bir kişiye yardımcı olmak, o gün çayları demlemek.
İlişkiler için her sabah işe gitmeden önce eşine ve çocuklara sarılmak ve onları öpmek, onlara ayda 1 ufak hediye almak.
Bunlar hep basitçe, hızlıca, kolaylıkla yapılabilecek işler.
Bence bu hafta bu konu üzerinde biraz düşünün. Başlıklara ayırın, her kategorinin altında “daily minimum” işleri çıkartın, hayatınıza bu işleri eklemeye başlayın.
Mutlaka fark edecektir.
Biraz Müzik:
March of the Unheard - The Halo Effect
Buraya müzik paylaşımı yapmayı çok seviyorum, ancak burada size sormam gereken bir şey var.
Biliyorsunuzdur ben bayağı aktif bir şekilde gürültülü müzik dinleyicisiyim. Bayağı uzun süredir metal’in hemen hemen her türünü inanılmaz büyük bir zevkle dinliyorum.
Aklımın Akışı’nın ilk formatında, burada sizlerle dinlediğim grupların, albümlerinin en sevdiğim şarkılarını paylaşacaktım.
Ancak sonradan fark ettim ki bu ağır müziği seven sayısı çok az. Ben de biraz daha rock&roll, biraz daha hard rock, biraz daha Türkçe rock paylaşımlarına kaydım.
Acaba oradan devam mı edeyim, yoksa “her şeye rağmen sen dinlediğim şarkıları paylaş, ben sen ne dinliyorsun onu merak ediyorum” mu diyorsunuz?
Siz buna bu hafta cevap verirken, ben son 2 haftadır bayağı aktif bir şekilde dinlediğim bir albümün, çok sevdiğim bir şarkısını paylaşayım.
Grup: The Halo Effect
Albüm: The March of the Unheard
Şarkı: The March of the Unheard
Biraz Kitap:
Çiçeklenmeler - Melisa Kesmez
Şule Gürbüz’den sonra çok sevdiğim bir kadın yazar da Melisa Kesmez. Ben Melisa Kesmez ile Atları Bağlayın, Geceyi Burada Geçireceğiz kitabıyla tanışmıştım. Sonra Nohut Oda’yı da okudum.
Sıra Çiçeklenmeler’de.
Çok iyi başladı, iyi bitecek diye düşünüyorum.
Haftaya kitapla ilgili detayları yazarım.
Biraz Film:
Bu hafta da film yok, video var :)
Cenk Erdem’in Cenk’i, Cenk Durmazel, eski takma ismiyle ünlü educatedear ile, yani Boğaç Soydemir ile güzel bir röportaj yapmış.
Bilinenin aksine bu sefer ciddi konulardan bahsetmiş Cenk bey.
Seviyorum bu adamı.
İzlemeniz için bırakıyorum.
Biraz Ben:
YouTube’da Hızlandık
YouTube ortamını ve oraya da içerik üretmeyi bayağı sevdim. Neredeyse 17.000 abone olduk. Geçen hafta üç adet video yayınladım, hatırlatma amacıyla paylaşıyorum:
Abone değilseniz abone olup bildirimleri açarsanız çok sevinirim dostlar.
Evet, bu haftalık benden bu kadar.
Tüm destekleriniz için teşekkür ederim.
Her zamanki gibi, sizden iki şey isteyeceğim.
Bu bülteni bugün, şimdi, en az 3 farklı arkadaşınıza, aile üyenize, iş arkadaşınıza mail yoluyla iletebilir misiniz? Hem onlar yararlanır, hem de ben yeni aboneler kazanırım.
Yorumlarınız beni mutlu ediyor, üşenmezseniz fikirlerinizi aşağıdaki butona basarak benimle paylaşabilir misiniz?
''Kulağa klişe gelen çoğu şeyi gerçekleştirdiğinde zaten başarıyorsun. Bu işleri disiplinli bir şekilde başaramayanların sayısı çok olduğu için mevzu klişeleşiyor. Yani mevzu klişe değil, yapamayanlar mevzuyu klişeleştiriyor.''
aklımın akışını ilk sayısından beri takip ediyorum ama buraya bir yorum bırakma nezaketinde bulunmadım bugüne kadar. üşenme rutinimizi bozalım o halde. yazı için teşekkürler.
Başkan, anketin cevabı seçeneklerde yok bence.
Tamamıyla sen değil ama popüler olanlar da değil. Biraz senden biraz etraftan gibi güzel bir harman yapmalısın.
Ellerine sağlık.